İç Karia'dan sahile indiğimiz bu yürüyüşümüzde zor kısımları tamamladık sayılır. Gece boyunca termik santralin uğultusuna alıştık desek yalan olur. Ne olursa olsun çadır manzaramız, iki gün boyunca ertesi gün yorgunluğunu bile hissetmediğimiz 60 km.lik yürüyüşümüzün güzel anları bu uğultuyu unutturuyor adeta.
2013 yılında Dikmen’in kuzey tarafında kalan kül havuzunun adeta yuttuğu Gürceğiz köyünde başlayan yangın ile bulunduğumuz tepeleri dahi içerisine alanda büyük bir orman yangını yaşanmış. “Google’da 2013 Ören Yangın” diye aratıp detaylarına ulaşılabiliyor. Ancak doğayı kendi haline bırakırsanız öylesine güçlü ki yağmurlarla, üzerinden geçen zamanla üzerindeki isi temizlemiş yeşermeye başlamış bile. Hatta orman müdürlüğü geçtiğimiz yıl ağaçlandırma çalışması bile yapmış. Çam ağaçları henüz 1-2 karış büyüklüğünde, daha çok küçük tabii. Yine de burası bir yangın daha görmez ise birkaç sene sonra burayı gözlerimiz yeniden orman olarak gördüğünde bambaşka bir güzellik olacak ikimiz için. “Bu çorak tepenin yamacına 2016 ilkbaharında çadırımızı kurmuştuk” diyeceğiz.
Türkevlerine Dikmentepe’den iniş yaklaşık 5 km. ancak burada sorun işaretlerin ve yolların yangından sonra tamamen değişmiş olması dolayısıyla yürüyecek arkadaşların bu parkura ait GPS verilerini dikkatle kontrol etmelerini öneririz çünkü işaretleri bulmak (her iki yönde yürürken) gerçekten çok zor.
Yangın sonrası açıldığı belli olan toprak yolu takip etmek yolu ciddi olarak uzatıyor. Diyebilirsiniz ki toprak yoldan yürüyeceksem neden buralara geldim? O yüzden dallar, otlar, mevcut toprak yolu baz almadan eski rotayı takip etmeye çalıştık. Türkevleri sonrası mı? Ören’e kadar yolu hiç sormayın zira Likya Yolu’nu bilenler bilir. Mavikent-Kumluca-Finike asfaltının diyoruz. Ama yürüdük işte. Kurallarımız var...
Güne keyifli başlıyoruz. Birkaç saat sonra denizle kavuşacak olmanın hayali öğleden sonra gerçek olmak üzere. Bugün havanın dünden de sıcak olacağı belli oluyor ama yolumuz kısa bu yüzden çok da dert etmiyoruz.
Sabah acele etmeden çıkarız desek de sabah 06:30 civarında Akyaka/Ören tarafından doğan güneş çadırın içerisini yarım saate seraya çeviriyor. Domates, biber, mantar yetiştirebilmek mümkün hale geliyor kısa sürede. Güneşin doğuşunu izleyip ardından Mehmet’i uyandıran Altuğ acele etmeden toparlanmaya başlıyor bile.
|
Akyaka/Ören taraflarından güneş doğuyor. Saat 06:30 civarları. |
|
Ören sahili. Öğleden sonra orada olacağız. Sağda gece boyu uğuldayan baca görülüyor. |
|
Aşağıdaki dere termik santralin su soğutma sisteminin kurulu olduğu dere. Sistem sürekli çalıştığından denizden çekilen devirdaim suyu sürekli akıyor. Ancak kirli değil. Denizden su geliyor yine denize gidiyor. |
|
Önümüzde denize inen tepelerde güzel gölgeler beliriyor. Bu arada yanmış ağaçlar da önümüzde duruyor. Nereye baksak yangını anımsatan, onu hatırlatan birşeyler var. |
|
Toparlandık sayılır. Yola çıkmak için son hazırlıklarımızı yapıyoruz. Harika balkon manzaramız varmış. Sabahı bir başka güzel. |
|
Bodrum tarafına (doğu yönü) doğru bakıyoruz. Karşısı Datça. |
|
Mehmet karşıda Datça'yı gördüğünden bu yana oralara bakıp duruyor. Mehmet bakadursun bir aksilik olmazsa 2017 ilkbaharda bir başlayacağız hemen bitireceğiz... |
Hızlıca bir kahvaltı da yapıp sabah manzarasını biraz daha izledikten sonra saat 08:30’da yola çıkıyoruz. Çadırın dışı gayet güzel estiğinden biraz geniş hareket ediyoruz bugün.
Yazımızdan önce bu parkuru yürüyeceklerin GPS verilerini iyi çalışmaları gerekiyor. Mesafe kısa ancak 2 sene önceki orman yangını bölgenin şeklini tamemen değiştirmiş. 2016 itibariyle Google Map’te bile görünmeyen yeni araç yolları açılmış, patikaları kesmiş, işaretler birbirine girmiş. Burada yazarken bile bazı yerlerin tarifi zor olacak.
Türkevlerine iki saatlik inişi sahile dik uzanan tepelerin üzerinden ve vadilerden yapacağız.
Dün akşam yürüyüşü bıraktığımız yol ayrımına geri yürüyoruz. Çadır kamp alanımızdan yola çıkarken gördüğümüz yeni dikilmiş artık buranın yeni bekçileri olan bebek çamlara tüm sevgimizi gönderiyor, en kısa zamanda büyümeleri için dua ediyoruz. Sonları umarız ondan öncekiler gibi olmaz...
Yol ayrımında bıraktığımız yürüyüşe toprak yoldan sağa doğru yani aşağı yürüyerek devam ediyoruz. Sol taraf hemen karşımızdaki tepeye doğru gidiyor ve patika ile alakası yok. Muhtemelen güzel bir seyir alanı var.
|
İşte yangın sonrası "umut" ve "yaşam" bu olmalı. Bölgede ağaçlandırma çalışmaları yapılmış. Ama daha zaman ihtiyaç var. Sonu öncekiler gibi olmasın da biz sabredip beklemeye razıyız. |
|
Dün bıraktığımız noktaya geri dönüyoruz ve sağdan aşağıya doğru devam ediyoruz. Dikmentepe tam arkamızda kaldı. |
|
Yoldan arkamıza dönüp baktığımızda çadırı kurduğumuz yer hemen fotoğrafın ortasında görünen düzlük.Sağdaki kayaların önü. Biraz yolun dışı ama başka da yer yoktu. |
|
Sağdan inişe başladık. Kemerköy Santralinin bacası görülüyor. Yollar yeni açıldığından yürürken dikkatimizi GPS'ten ayırmamamız gerekiyor. |
|
Sağda denize doğru inen tepeler. Bu bölgede yeryüzü şekilleri böyle. |
|
Bu fotoğraf önemli!! Hafızalarda kayıtlı olsun. Aşağıya doğru iniyoruz. Baca karşı tepenin ardında kaldı. Karşıda görünen yoldan yoldan ineceğiz ve yolun en uçta görünen yerde sola döndüğü noktada (buradan belli oluyor) patikalara gireceğiz. Yangın sonrası değişen coğrafya ve parkurda ilk önemli nokta. |
|
Aşağıya doğru yürüyoruz. Baca bu tepenin ardında. Bacayı görmeye başladığımızda yoldan patikalara gireceğiz. |
Aşağıya doğru indiğimiz geniş toprak yolu yeni açıldığı o kadar belli ki daha çalışma yapan kepçenin yan duvarlarda taze izleri duruyor. Aşağı indikçe termik santralin yüksek bacası önümüzdeki tepenin ardına giriyor.
İleride yolun sola doğru aşağı doğru döndüğünü görebiliyoruz ki önemli yol ayrımından birisi ileride görünen bu nokta.
Yukarıdaki, ayrımdan yaklaşık 500 metre yürüyerek bu yol ayrımına ulaşıyoruz. Yol üzerinde bir işaret göremedik ancak yolun sola doğru neredeyse “U” dönüşü yaptığı ve bacayı yeniden görmeye başladığımız bu noktada yolun sağındaki büyük kayada işareti görebiliyoruz. Yolun daha yeni açılmış olduğundan habersiz kısa bir süre yoldan yürüyoruz ancak GPS rotadan dışarı çıktığımızı gösteriyor. İşareti gördüğümüz keskin viraja geri dönüyor ve bu noktadan sağa yani direk denize doğru yoldan patikaya girerek inmemiz gerektiğini anlıyoruz.
|
Arkamızda bıraktığımız yol. Yol ayrımındaki ağaç yukarıda fotoğrafın ortalarında arkasında mavi fonda görülüyor. Çadır kurduğumuz yer de onun solunda kayalık bölgenin aşağılarında. |
|
Biraz daha yakından bakalım. Yol ayrımındaki ağaç ve kamp alanımız kayalıklı bölgenin aşağısında. Bu arada aşağıda bir yol daha görünüyor burası da yeni açılmış, farklı bir yere giden yol. |
|
İşte yukarıdaki fotoğraflarda sola viraj olan nokta. İşaret taşın üzerinde görülüyor.Buradan patikaya girip tepeden aşağıya doğru ineceğiz. |
|
Tam "U" virajın olduğu nokta. Buradan patikaya. İlk ÖNEMLİ nokta. İşaretleri kaçırmamak için burayı kaçırmamak gerekiyor. |
|
Yürüyüşe başladıktan yaklaşık 500 metre sonra sola viraj olan nokta. tepenin ardına gizlenen bacayı yeniden görmeye başlıyoruz. Mehmet işaret aramak için toprak yoldan devam ediyor ama geri dönecek. |
|
Mehmet uç noktaya virajın başına geri dönüyor. Patikaya gireceğiz. Bu yollar Google'da bile gözükmüyor. Çok yeniler. |
|
İşaret sağdaki kayada. Patikaya giriyoruz. |
|
Patikadan yürüdükçe işaretler de karşımıza çıkmaya başlıyor. |
|
Tepeden aşağıya, hafifçe soldaki yamaca doğru iniyoruz. |
Dikmentepe’den inişe başladıktan sonra yol ayrımından sağa aşağı doğru yoldan devam ederek bacayı tekrar görmeye başladığınız, yolun sola doğru keskin bir şekilde döndüğü yerde yoldan çıkarak (sağdaki büyük taşta işaret eğer kaybolmamışsa görülebilir) sağa doğru direk deniz istikametine patikadan yürünmeye başlanıyor. İlk önemli nokta burası.
Bu bölümler çok sık yürünmemiş çünkü patika adeta kaybolmuş ve yangının etkileri o kadar belirgin ki koca koca ağaçların sadece yanmış bedenleri kalmış toprak tamamen dikene dönmüş. Kendi çabalarımızla işaretleri göremesek bile GPS yardımı ile inmeye devam ediyoruz.
Yaklaşık 500 metre kadar patikadan yürüyor, yerde gördüğümüz işaretlerin ve GPS’in bir süre sonra bizi indiğimiz tepenin sol yamacına doğru götürdüğünü farkediyoruz.
Sol yamaca doğru yürüyoruz ve neredeyse tepenin en ucuna ulaşıyoruz. Çevrede yanmış ağaçları görmek yangının vehametini çok daha iyi anlamamızı sağlıyor. Üzülüyoruz görüntülere. Yürüdüğümüz yerler bugün yeşillik gibi ama bir sene önce yürüyor olsak nasıl bir zemin ve manzara ile karşılaşacaktık kimbilir?
Karia Yolu kitabı bu bölgede bizi ormandan yürütürken bugün çorak bir araziden yürümek durumundayız. Yürüdükçe ağacın, gölgenin kıymetini daha iyi anlıyoruz.
Bu kısımda kaybolmaya yüz tutmuş patika yürünmesi çok rahat olmasa da işaretleri görüyor olmak rahatlatıyor. Hatta bizden önce yürüyenlerin yaptıkları babalara ilaveler yapıyoruz.
|
Soldaki yamaçtan aşağıya inmeye devam ediyoruz. İşaretler dikkat edilirse görülebiliyor. Bu arada geçtiğimiz yerlerde yanmış ağaçlar görülüyor. |
|
Bunlar yangın anını anlatan, taşlaşmış anıt hale gelmiş ağaçlar. |
|
Neredeyse tepenin en ucuna doğru yaklaşıyoruz. En ucuna gitmeyeceğiz ama solundan yola ineceğiz. |
|
Sola doğru inmeye devam ediyoruz. İşaretleri görebiliyor, GPS'e de bakmayı ihmal etmiyoruz. |
|
Aşağıda toprak yolu görebiliyoruz. Yola doğru ineceğiz. Yol sonradan açıldığı için maalesef patikayı kesmiş. |
|
Patika belli belirsiz gibi görünse de yürüdükçe yolu tayin etmek zor olmuyor. |
|
Arkamıza dönüp bakıyoruz. Tepeden indik aşağıya doğru. |
|
Yol üzerinde yapılmış babaya birkaç ilave de biz yapıyoruz. Yola bizim de katkımız olsun. |
|
Bu yamacın solundan yola iniyoruz. Sağ tarafa doğru inilmiyor. Kabaca tariflemek gerekirse yürüyüş boyunca bacaya doğru yaklaşacağız. |
İndiğimiz tepenin en ucuna ulaşmadan sol taraftan patika bizi yola indiriyor. Daha doğrusu yeni açılan yol patikayı kesmiş ve bitirmiş. Sonraki olası yangınlara müdahele için açılmış bu yol yokken muhtemelen yolların kesmediği bir patikadan aşağıya doğru iniliyormuş.
Atlayarak zıplayarak yola iniyoruz. Hakikaten GPS üzerindeki işaretler bizi yoldan adeta uçmamızı isteyerek aşağıya doğru indirmeye çalıştığında artık -eskiye bağlı kalarak- GPS’te yeni rotayı çiziyor olduğumuzun farkına varıyoruz.
|
Patikadan yola iniyoruz. Yol olmasa aşağıya doğru devam ederek denize doğru yaklaşmamız gerekli. Yine böyle yapacağız ama biraz da yeni yollardan yürüyeceğiz. |
|
Bizi yola indirecek işaretleri görüyoruz. Aşağıdaki yol çok aşağıda kaldığından biraz daha ileriye doğru yürüyerek yola ineceğiz. |
|
Yola doğru dik inmiyor yamaçtan hafifçe alçalıyoruz. |
|
Yolun patikaya bağlandığı yerin başındaki babaya ulaştık. Yola iniş zamanı. |
|
İnilecek yerler çok yüksek. Yol çalışmaları sırasında patika yol tarafından kesildiği için neredeyse birçok noktada yüksekten atlamak gerekiyor. İnecek yüksek olmayan bir yer arıyoruz. |
|
Nihayet en uçta yola ineceğimiz yeri bulduk. |
|
Yola çıkıyoruz. Buradan sola dönüp çok kısa bir süreliğine yukarıya yoldan yürüyeceğiz. Sonra yeniden aşağıya inceceğiz yol üzerinden. |
|
Bir süre yol ayrımına kadar sola doğru yoldan yürüyeceğiz. |
Çıktığımız toprak yoldan aşağıya doğru iniyoruz. Bir süre sonra yol ikiye ayrılıyor, biz sağa yani deniz yönüne doğru tam bir “U” dönüşü yaparak yoldan inişe devam ediyoruz. Denize doğru ilerledikçe sol tarafımızda aşağıda Ören sahili ve Türkevleri de bir arada görülmeye başlıyor. Sağ tarafımızda tepenin yol tarafından kesilmiş dik yamacı bulunuyor.
Bu iki önemli nokta kaçırılmadığı ve patikaya girildikten sonra Türkevleri’ne patikalardan iniş başlamış oluyor. Buradan sonra yeni açılmış yollar tarafından kesilmeyen orjinal rotadayız.
Solumuzda Ören manzarası patika bizi yeniden denize doğru dimdik indiriyor. İşaretler patikaya girilince görülmeye başlıyor. Ancak toprak yol üzerinde işaretlerin bulunmadığını belirtelim.
Bu bölüme kadar ne yazık ki yolları tarif ederek geldik. Yürüyüşe başladığımız andan bu ana kadar geçtiğimiz bölümler fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere tekdüze bir yol. Manzara harika ama etrafta bir kahverengilik hakim. İlkbahar buralara tam anlamıyla uğramamış. Maalesef yangın ve açılan yollar üzerinde bulunduğumuz güzel tepelerin ruhunu da alıp götürmüş. Çok fazla yazacak birşey yok aslında. Yangın sonrası bol diken haline gelen patikalar, abide şeklinde adeta faciayı betimleyen olduğu yerde taşlaşmış ağaç gövdeleri...
Yoldan patikaya girdikten sonra denize doğru dümdüz yürüyoruz. Yerlerde tek tük de olsa işaretleri görüyor, üzerinde yürüdüğümüz tepenin en ucuna doğru ulaşıyor olmanın farkına varıyoruz. Sanki biraz daha yürürsek tepe biterek karşımıza bir uçurum çıkacakmış gibi geliyor.
Normalde rahatsız olmayız ama patika belirgin olmayınca ayakkabılarımızın içerisine dolan yüzlerce diken ve otu temizlememiz gerekiyor. O kadar rahatsızlık veriyor ki bu çileye daha fazla dayanamıyoruz.
Yoldan ayrıldığımız noktayı arkamıza alarak denize doğru yaklaşık 400 metre kadar ilerledikten sonra patika sola doğru bir kıvrılarak bizi bir vadinin içerisine doğru indirmeye başlıyor. Deniz seviyelerine doğru yaklaştıkça başladıkça yangın sebebiyle çorak olan arazi biraz daha yeşermeye başlıyor. Kısa mesafeli bir zigzagın ardından denize sırtımızı dönerek belirgin patika ve işaretleri takip ederek vadinin içerisine doğru giriyoruz.
|
Patikadan denize doğru dümdüz iniyoruz. |
|
Ayakkabıların içerisine dolan ot ve dikenleri temizleme zamanı. Her zaman yapmayız ama burada o kadar çok ki... |
|
Tepenin ucuna kadar yaklaşıyor, yukarıda yaptığımız gibi sola kıvrılan yamaçtan içerilere doğru girmeye başlıyoruz. |
|
Tepenin ucuna ulaştık sayılır. Yangının etkileri burada da gözüküyor. |
|
Tepenin ucuna kadar ulaştık. Aşağıda daha küçük bir tepe daha var ancak oralara kadar inmeyeceğiz. |
|
İşte vadiye giriş zamanı. denizi arkamıza alarak, içerilere girmeye başlıyoruz. Bu bölüm biraz dik olduğundan zigzag çizerek alçalıyoruz. İşaretleri görebilmek mümkün çünkü orjinal, işaretli rotadayız. |
|
Zigzag çizerek az önce tepesinden indiğimiz tepenin sol yamacından (Ören cephesi) inmeye devam ediyoruz. |
|
Zigzaglar çizdiğimiz yerdeki "r" işaretinden anlaşılabiliyor. |
Vadi içerisine doğru indikçe zeytinlikler içerisinden geçmeye başlıyoruz. Buradaki zeytinliklerin duvarları olmadığından içerisinden geçiyoruz ancak arazi oldukça çorak ve yamaç, diğer köylerde gördüğümüz gibi zeytin tarlalarının düzenli bir toprak yapısı yok. Zeytinlerin büyüklüğüne bakılırsa yangın buralara kadar inmemiş gibi görünüyor. Zaten çevre de daha yeşil.
Zeytinlik içerisinden inmeye devam ederken küçük taş çoban evinin yanına ulaşıyoruz. Dağ başı gibi görünse de görüntüyü bozmayacak şekilde özenle inşa edilmiş. Yerde gördüğümüz ıslaklığa bakılırsa burada bir su kaynağı var ama kış sonunda bile kendi kendisine yetmeyecek kadar bir şiddette akıyor. Yakın zamanda kuruyacak gibi görünen cılız su kaynağını yine de GPS’te işaretliyoruz. Su ihtiyacımız yok çünkü 150 metre seviyelerine indik bu da demektir ki Türkevleri artık çok yakında.
Türkevleri'nden yukarıya Dikmentepe’ye doğru yürüyecek yürüyüşçülerin mutlaka sularını yerleşimden doldurmalarını ve bu kaynağa güvenmemelerini öneriyoruz. Bizim gibi yürüyecekler için de istasyon birgün önce geçtiğimiz Dikmentepe yamacındaki kaynak. Bu sebeple buralarda çıkışlar ve inişler dik olduğundan yorucu ve su tüketimi fazla olabilir.
Kulübeden sonra vadinin dibine doğru belirgin patikadan inişimiz devam ediyor. 3-4 dakikalık bir yürüyüş ve birkaç dik manevranın ardından saat 10:00 itibariyle kendimizi vadi tabanının dibinde buluyoruz. Burada bir su yolu var ama o kadar kuru görünüyor ki en son ne zaman su aktığı bile belirsiz.
Vadinin dibinden diğer yamaca doğru neredeyse belimize kadar gelen otların arasından geçiyoruz. Bu otlar öylesine uzun ve türü farklı ki her ikimizin de bacakları Türkevleri’ne ulaştığımızda alerji gibi oluyor. Bırakın bir günü neredeyse bir hafta boyunca kaşındılar. Pantolon ile yürümeyi sevmiyoruz ama burada şortun yerine giymiş olsak faydasını gerçekten görürmüşüz.
Yaklaşık 10 dakika yürüyoruz. İşaret görebilmek zor. GPS hangi yöne gideceğimizi gösteriyor ama içgüdüsel olarak da yönümüzü kestirebiliyoruz. Bir başka deyişle vadi tabanını arkamıza alarak yürüyoruz. Burada da çam ağaçlarına bakarak yangın izlerini görebiliyoruz ancak zeytinliklerin yangından ucuz kurtulduğu belli oluyor. Yangın herhalde biraz daha kontrol altına alınmasa herhalde Türkevleri’ni de yutacakmış çünkü yerleşime çok yakınız.
Otların arasından kurtulduktan sonra patika ve işaretler yeniden karşımıza çıkıyor ve yukarıda da yazdığımız üzere vadi tabanı sonrasında yaptığımız inişle 10 dakikadan bile az sürede Türkevleri’nin yukarısındaki mahallesine ulaşarak toprak yola çıkıyoruz. Böylelikle bugün yürüdüğümüz parkura ait patikaları , dağı-bayırı arkamızda bırakmış oluyoruz. Deniz seviyesine yapacağımız iniş, Ören’e yapacağımız çileli yürüyüş köy içi yollar ve sonrasında asfalttan olacak. Adım adım çile çekmeye doğru iniyoruz artık.
|
Yüksek otların arasından yürüyoruz. Otların içerisinde ne varsa bacaklarımız önümüzdeki bir-iki hafta boyunca uyuz olmuşuz gibi kaşınacak. |
|
Taşın üzerinde işaret var ama çile çekmeye devam ediyoruz. Bu kadar ot arasında kaybolmadan yerde duruyor. |
|
Otların içerisinden patikaya çıkıyoruz. Vadinin karşı yamacı üzerindeyiz ve yerleşime az bir mesafe kaldı. |
|
Yangın buralara da uğramış. Çam ağaçları burada da anıt gibi dikiliveriyor önümüzde. |
|
İşaretleri takip ederek belirgin bir patika üzerinden Türkevleri'ne doğru inmeye devam ediyoruz. |
|
Artık yerleşime çok yakınız. |
|
Evlerin çatıları görünmeye başladı. Patikada son adımlar. |
|
Katırtırnakları ve diğer dikenli çalıların bol olduğu bu kısımdan geçerek patikayı bitiriyoruz. |
|
Türkevleri'nin yukarısındaki mahallenin toprak yoluna ulaşıyoruz. Burada henüz tamamlanmamış evler görülüyor. Toprak yola çıkıp sağa aşağı doğru yürüyeceğiz. |
|
İşte çıktığımız patika. Girişinde yerde işaret görünüyor. Yukarıya doğru yürüyecekler çıkarken solda görebilirler. Bu yöne yürüyecekler için önemli bir nokta. |
|
Toprak yoldan sağa saptık ve aşağıya doğru iniyoruz. |
|
Türkevleri'nin sahiline doğru iniyoruz. Aşağıda Türkevleri, ileride Ören sahili görünüyor. |
Toprak yol bizi beş dakika sonra parke döşeli yollara ulaştırıyor. Biraz daha aşağıya indiğimizde Türkevleri’nin mezarlığına yani dibindeki su kaynağına ulaşıyoruz. Burada elimizi yüzümüzü yıkıyoruz çünkü otların arasından yaptığımız geçiş bizi oldukça hırpaladı. Mezarlığı az ilerisinde de bir kaynak daha karşımıza çıkacak bunu da not olarak yazalım.
Bu iki kaynak da çok önemli çünkü Dikmentepe/Bozalan yönüne doğru çıkacak yürüyüşçülerin mutlaka buradan su takviyesi yaparak yanlarına sularını almaları gerekiyor. Aksi takdirde Dikmen’e kadar su yok. Çıkış dik ve uzun olduğundan mutlaka suya ihtiyacınız olacaktır. Yukarıya (ters yöne) yürüyecekler için burada su kaynağının kaçırılmaması çok önemli!!!!
Bundan sonra yerleşim içerisinde işaret aramamıza gerek yok çünkü Ören’e doğru asfalttan yürüyeceğiz.
|
Görüldüğü üzere bacayı kerteriz almaya devam ediyoruz. |
|
Köy içi toprak yoldan parke döşeli yola ulaşıyoruz. Bu yola çıkar çıkmaz solda mezarlık ve hayratla karşılaşacağız. Mezarlığı geçtikten sonra az ileride bir tane daha var. Buradan su takviyemizi yapıyor, kendimize geliyoruz. Ters yöne yürüyeceklerin bu iki kaynaktan mutlaka su almaları gerekiyor. Arada kulübenin yanındaki cılız su kaynağını saymazsak Dikmentepe'ye kadar su yok. |
|
Ara yollardan anayola çıkıyoruz. Parke yollar yerini asfalta bırakıyor. |
|
Solda sarı Karia tabelasının bulunduğu Türkevleri meydanına doğru yürüyoruz. Meydanda bakkal da var, kahve de. |
Asfalt yola bağlanan sokaklardan birinden anayola çıkıp Ören istikametine doğru yürümeye başlıyoruz ve 10:30 itibariyle Türkevleri’nin merkezine, Karia Yolu tabelasının bulunduğu noktaya ulaşıyoruz. İnişimiz 2 saatten az sürdü diyebiliriz ama tahmin ettiğimizden daha çileli oldu. Bunun sebebi de yangın sebebiyle değişen bitki örtüsü, kaybolan patikalar. Tabelanın bulunduğu yerde kahve, bakkal hatta Ören tarafına doğru yürüdüğünde Şok market de mevcut. Dolayısıyla yeme içme ihtiyacı buradan rahatlıkla karşılanabilir.
Türkevleri’nin adı yakın zamanda değişip bugünkü halini almış. Müdadele öncesi buralarda Rumlar yaşıyormuş. Burasına o dönemde “Gavurevleri” adı verilmiş, sonrasında Türkevleri olarak değiştirilmiş. Anlaşılan isimdeki değişim de mübadele gibi köklü olmuş.
Tam tabelanın karşısına gelip bakkaldan aldığımız soda ve sade gazozlarımızı içip kendimizi asfalt yürüyüşe hazırlarken Ören tarafından araçla gelen bir grup ile karşılaşıyoruz. Onların yönü ters. Ören’den araçla gelip buradan Bozalan tarafına yürüyüş için hazırlanıyorlar. Hatta rehberlerden birisi araçtan indiğinde bize “takipteyiz” diye seslendiğinde bizi tanıdıklarını anlıyoruz. 10 dakikalık bir sohbetin ardından genelde Fransızların olduğu bu grup yürüyüşe başlıyor. Tabii yola çıkmadan su, yol zorluğu konusunda tavsiyelerimizi yapıyoruz. Her ne kadar bize minibüs ile Ören’e gidin dedilerse de bizim yürümemiz gerekiyor.
|
Ören'e kadar 9 km. boyunca yolumuz böyle olacak. |
|
Türkevleri merkezine ulaşıyoruz ve İç Karia'dan başlayarak yaklaşık 200 km. yürüyerek deniz seviyesine ulaşmış bulunuyoruz. Tam burada birbirimize sarılıp mutluluğumuzu paylaştık. Bu tabelanın karşısında market, yanında kahve var. Ören/Milas minibüsleri buradan geçiyor. Minibüs ile ulaşım sağlayacaklar burada bekleyebilirler. |
|
Türkevleri hatırası. Genelde Fransızların bulunduğu bir grubu yürüten bir tur. Araçları onları buraya bırakıyor, Bozalan'dan karşılayacak. Burası neresi mi? Tabelanın tam karşısı, marketin tam yanı. |
|
Grupla vedalaşıyor, parkur hakkında bilgiler veriyoruz ve onlar yukarıya Bozalan'a doğru yola uğurluyoruz. Biz biraz daha geriden yola çıkmıştık. Yerleşim içerisinde farketmiyor. |
Turizmin merkezlerinden Bodrum yakın diye aldanmamak lazım. Burası turizm anlamında gelişmemiş bir yer. Kendi halinde ve pansiyon olanakları da kısıtlı. Deniz keyfi, konaklama ve market imkanları anlamında Ören çok daha iyi. Türkevleri’nin yakınında çipura ve levrek çiftlikleri de bulunuyor. Ancak yürüyüşçüler için Ören’e göre çok daha sakin bir yer olduğunu belirtmek lazım. İmkanları doğa yürüyüşçüleri için yeterli. sonuçta gittiğimiz yerlerde beş yıldızlı otel konforu aramıyoruz. Biraz güleryüz, içtenlik yetip de artıyor.
Türkevleri’nden Milas veya Ören yönüne minibüsler de mevcut. Bakkal ve kahvenin bulunduğu noktaya geliyorlar. Binip püfür püfür gidiyorsunuz. Ancak bizim çilemiz devam ediyor. Biraz soluklanıp Ören’e asfalt yol üzerinden yürüyeceğiz. Likya Yolu üzerinde Mavikent’ten Finike’ye yaptığımız yürüyüş aklımıza geliyor sık sık deja-vu oluyoruz. Bir de Karia asfaltının tadına bakalım.
Kemerköy termik santralinin önünden geçerken neredeyse bir gündür kerteriz aldığımız heybetli bacasını görüyoruz. Tam 320 metre. Buraya Yeniköy ve Yatağan’dan gelen kömürler kamyonlar ve 10 km. uzunluğundaki bantlarla taşınıyor. Soğutma sistemi denizden çekilen devridaim su sistemi ile yapılıyor. Bu sistem denizde bir kirliliğe yol açmıyor sonuçta devridaim yapılarak yeniden atılıyor. Yürüseniz de araçla da gitseniz santralin hemen karşısında, deniz tarafında bu sistemi görebiliyorsunuz.
Ören-Türkevleri-Milas üçyolundan Ören’e doğru devam ederek tempomuzu düşürmeden 9 km.yi 2.5 saatte bitiriyoruz. Asfaltta güneş tepemizde ve yürüyüş tempomuz sakin. Üç kısa mola ile yürüyüşümüzü kazasız belasız tamamlıyoruz. Biz yürümek istediğimiz için yürüdük. Birçok yürüyüşçü Mavikent-Finike (Likya Yolu) gibi bu kısmı by-pass edebilir.
Bu sebeple okuyacakları sıkmamak için Mavikent-Finike asfaltında yaptığımız gibi yol üzerinden çok fotoğraf koymaya hatta çekmeye gerek görmedik.
Ören’de henüz sezon açılmamış. Günlerden Pazar ve bomboş. O kadar keyifli ki sanki bize ait. Restoranda sadece biz varız.
Balıklar pişerken ve sonrasında yaptığımız deniz keyfi de bu ilkbahar günü unutamayacağımız anlardan oluyor. Deniz suyu nasıl mı? Daha ısınmamış.
Ören’de market, restoran, çadır kurabilmek için imkan çok. Sahilde belediyenin tesisleri bulunuyor ve Milas’tan düzenli olarak yarım saat arayla minibüsler bulunuyor. Milas-Ören arası minibüsle yaklaşık 1 saat. 2016 yılının sonbahar ayında kaldığımız yerden Ören’den Akyaka’ya doğru yürümeye devam edeceğiz.
Akşam son uçağa yetişirken kısa sürede arkamızda bıraktığımız güzel yerleri, doğayı, insanları konuşuyoruz. Her yürüyüş bize yeni bir tecrübe kazandırıyor. Yeni yerler görmek keşfetmek, araştırmak salt yürümenin ötesinde. Yürüdüm geldim demeden keşfederek, arkanızda güzel hatıralar bırakarak yürümeli.
|
Bordum-Milas Havaalanı. Evlere dönüş. Aman Altuğ elinden bırakma o çantayı tüm yolculuğun belgeleri onun içerisinde. Sonbaharda Ören'den kaldığımız yerden yürümeye devam. Görüşmek üzere... |
Bu arada Karia Yolu boyunca GPS kullanılmasını bir kez daha tavsiye edelim. Patikalar Likya gibi belirgin değil. Ege ve Akdeniz’in birleştiği bu bölgede denize ihtiyaç duymadan, eğer yerel insanlarla kaynaşmayı, tanışmayı seviyorsanız buraları keyifle yürüyeceğinizden emin olabilirsiniz.